Hoşea 1:2 (Rahatsız Edici Bir Emir)

Sevgili kardeşler, bugün Kutsal Kitap’ın belki de en sarsıcı, ilk bakışta en rahatsız edici ayetlerinden birine odaklanacağız: Hoşea 1:2.

Tanrı’nın, peygamberi Hoşea’ya verdiği emri duyduğumuzda yüreğimiz burkulabilir, aklımız karışabilir. 

Şöyle diyor Rab: ‘RAB Hoşea aracılığıyla konuşmaya başladığında ona şöyle dedi: “Git, kötü bir kadınla evlen, ondan zina çocukların olsun. Çünkü ülke halkı benden ayrılarak adice zina ediyor.”’

Düşünün bir an: Adil, kutsal ve her şeye gücü yeten Tanrı’mız, kendi peygamberine neden böyle bir emir versin? Neden onu ahlaki olarak kabul edilemez görünen bir evliliğe yönlendirsin? Bu ayet, bizim modern duyarlılıklarımıza tamamen ters düşüyor gibi görünebilir. Ancak Kutsal Yazı’da hiçbir kelime boşuna değildir. Bu rahatsız edici emrin ardında, Tanrı’nın acısı, sarsılmaz sadakati ve müthiş lütfu hakkında derin bir teolojik ders gizlidir.

Hoşea kitabı, İsrail Krallığı’nın (Kuzey Krallığı) ahlaki ve ruhsal çöküşünün doruk noktasına ulaştığı bir dönemde yazıldı. Putperestlik, adaletsizlik ve Rab ile yapılan antlaşmaya karşı büyük bir vefasızlık her yeri sarmıştı. Hoşea’nın mesajı hem yargı hem de umut taşıyordu; Tanrı’nın öfkesini ve aynı zamanda kurtarıcı, restore edici sevgisini ilan ediyordu.

Bugün Hoşea 1:2 ayetini, Protestan / Reform teolojisi merceğinden ele alacağız. Bu da şu anlama geliyor: Her şeyi Kutsal Yazı’ya (Sola Scriptura) dayandırarak, Tanrı’nın egemenliğini, insan günahkârlığının köklülüğünü, Tanrı’nın antlaşmasına olan sadakatini ve tüm bunların yalnızca Mesih aracılığıyla (Solus Christus), yalnızca imanla (Sola Fide) ve yalnızca lütufla (Sola Gratia) nasıl kurtuluşa ve restorasyona yol açtığını anlamaya çalışacağız. Nihayetinde tüm yücelik yalnız Tanrı’ya (Soli Deo Gloria) ait olacaktır.

I. Sarsıcı Bir Sembol: İsrail’in Ruhsal Fahişeliği 
Hoşea 1:2’deki emir, kelimenin tam anlamıyla şoke edicidir. Ancak bu, Tanrı’nın Hoşea’ya, İsrail’in ruhsal durumunun acı verici gerçekliğini gözler önüne sermesi için verdiği peygamberliksel bir eylemdir. Bu evlilik, basit bir kişisel seçimden çok daha fazlasıydı; İsrail’in Rab ile olan ilişkisindeki büyük sadakatsizliğin güçlü bir sembolüydü.

Kutsal Yazı’da, özellikle Eski Antlaşma’da, Tanrı sık sık halkıyla olan ilişkisini bir evlilik antlaşması olarak tasvir eder. 
Sina Dağı’nda İsrail ile yapılan antlaşma, Rab’bin halkına olan bağlılığını ve onların da Rab’be olan adanmışlığını mühürlemişti. 
Örneğin, Yeremya 2-3 ve Hezekiel 16. bölümlerde İsrail, Rab’bin gelini olarak resmedilirken, putperestliğe yönelmesi “ruhsal fahişelik” olarak nitelendirilir.

Hoşea’ya verilen emirde geçen “fahişelik” kelimesi, sadece cinsel anlamda değil, asıl olarak ruhsal sadakatsizliği, yani Tanrı’yı terk edip başka tanrılara yönelmeyi ifade eder. İsrail, kurtarıcısı, koruyucusu ve eşi olan Rab’bi bırakıp, verimsiz ve aldatıcı putlara yönelmişti.
İsrail halkı komşu ulusların tanrıları olan Baal ve Astarte’ye tapınmakla kalmadılar, aynı zamanda siyasal ittifaklar kurarak Tanrı’ya olan güvenlerini de kaybettiler. Bu da bir tür ruhsal fahişelikti; Rab’bin egemenliğine sırt çevirip insanın gücüne güvenmek!

Reform teolojisi, insan günahkarlığının derinliğini ve köklülüğünü vurgular. Adem’den miras aldığımız düşmüş doğamız gereği, Tanrı’dan sürekli uzaklaşma ve O’nun yerine başka şeyleri koyma eğilimindeyiz. İsrail’in durumu, tüm insanlığın durumunun bir yansımasıdır. Hepimiz, kendi idollerimizi yaratma ve onlara tapınma potansiyeli taşıyoruz. Dünya, mal, kariyer, ilişkiler, hatta kendi benliğimiz bile Tanrı’nın yerini alabilir ve ruhsal fahişeliğe düşebiliriz. Hoşea’nın evliliği, bu acı verici gerçeğin bir aynasıydı.

II. Tanrı’nın Acı Çeken Sadakati ve Sınırsız Lütfu 
Hoşea 1:2, sadece İsrail’in günahkarlığını değil, aynı zamanda Tanrı’nın derin acısını da ortaya koyar. Tıpkı sadakatsiz bir eşin kalp kırdığı gibi, Tanrı da halkının kendisine sırt çevirmesinden acı çekiyordu. Bu ayet, Tanrı’nın sadece adaleti değil, aynı zamanda duygusal bir varlık olduğunu, sevdiğini kaybetmenin getirdiği ıstırabı hissettiğini gösterir.

Ancak bu acının içinde bile, Tanrı’nın sarsılmaz sadakati parlar. Malaki 3:6’da dediği gibi, “Ben RAB’bim, değişmem.” Halkı antlaşmayı bozsa da, Tanrı kendi antlaşmasına sadık kalır. O’nun sevgisi şarta bağlı değildir; halkının sadakatsizliği O’nun karakterini değiştirmez.
Reform teolojisinin temel taşlarından biri olan Tanrı’nın egemenliği ve değişmez karakteri burada çok net görülür. Tanrı, Kendi Sözü’ne ve Kendi halkına verdiği vaatlere bağlı kalır.

Bu ayet aynı zamanda, İsrail’in sadakatsizliğinin kaçınılmaz olarak yargıyı beraberinde getireceğinin de bir uyarısıdır. Günahın bir bedeli vardır. Ancak Tanrı’nın amacı asla sadece yok etmek değildir. Yargı, her zaman bir çağrıdır; bir tövbe ve restorasyon çağrısı. Tanrı, halkını tamamen silmek yerine, onları kendisine geri getirmeyi arzular.

Bu noktada lütuf kavramı devreye girer. Biz lütfu hak etmeyiz; hatta çoğu zaman tam tersini, yargıyı hak ederiz. Ancak Tanrı, kendi sınırsız iyiliği ve lütfuyla, günahkar halkına uzanır. 

Hoşea’nın, sadakatsiz Gomer’i hâlâ sevmesi ve onu geri alma arzusunda olması (Hoşea 3. bölüm), Tanrı’nın kurtarıcı lütfunun bir ön izlemesidir. Bu, tamamen Tanrı’nın inisiyatifiyle gerçekleşen bir sevgidir, bizim liyakatimizle değil.

III. Mesih’te Tamamlanan Kurtuluş ve Restorasyon
Hoşea kitabı, sadece İsrail’in tarihsel bir portresi değildir; aynı zamanda Tanrı’nın nihai kurtuluş planını işaret eden derin bir Mesihsel anlam taşır. Hoşea’nın Gomer’e duyduğu acı çeken aşkı ve onu nihayetinde restore etme umudu, Tanrı’nın İsa Mesih aracılığıyla günahkâr insanlıkla olan ilişkisini tasvir eder.

Hoşea’nın evliliğindeki trajik benzerlik, bize İsa Mesih’in sadakatini hatırlatır. İsrail sadakatsiz bir gelin olduysa, bizler de günahlarımızla Tanrı’ya karşı sürekli sadakatsizlik gösteren bir halkız. Ancak İsa Mesih, sadık olan tek kişidir. O, Tanrı’nın tüm antlaşma vaatlerini yerine getirdi ve asla günah işlemedi.

Hoşea 3. bölümde Hoşea’nın Gomer’i tekrar geri alması ve onu restore etmesi, Tanrı’nın Mesih’in çarmıhtaki kurbanlığı aracılığıyla bizleri günahın köleliğinden nasıl geri aldığını ve restore ettiğini gösterir. Bizler günahlarımız yüzünden Tanrı’dan ayrılmış, O’nun gazabını hak eden bir durumdaydık. Ancak Mesih, kendisini bizler için fidye olarak verdi. O’nun ölümü, bizim sadakatsizliğimizin bedelini ödedi ve bizi Tanrı ile yeniden barıştırdı. Bu, Solus Christus (Yalnızca Mesih) ilkesinin kalbidir. Kurtuluş ve Tanrı ile paklanma, yalnız O’nun aracılığıyladır.

Yeni Antlaşma’da Kilise, Mesih’in gelini olarak tasvir edilir (Efesliler 5:25-32, Vahiy 19:7-8). Tıpkı İsrail’in sadakatsiz bir gelin olması gibi, bizler de zaman zaman dünyevi arzulara, idollerimize ve benmerkezciliğimize kapılarak Mesih’e karşı sadakatsizlik gösterebiliriz. Ancak Mesih’in sınırsız sevgisi ve sadakati, gelini olan Kilise’yi paklar ve kutsar. Bizim kurtuluşumuz, yalnızca imanla (Sola Fide) ve yalnızca lütufla (Sola Gratia) gerçekleşir; Mesih’in bitmiş işine iman ederek.

Bu nedenle, Hoşea 1:2’deki çağrı, bugün de yankılanır: Kendi hayatımızdaki “ruhsal fahişelik” alanlarını görmeye ve bunlardan tövbe etmeye çağrılıyoruz. Bu, dünyevi arzularımıza, bizi Tanrı’dan uzaklaştıran her şeye sırt çevirmek demektir. Ve ardından, bizi hâlâ seven, bizi geri çağıran ve Mesih’te kurtuluş sağlayan Tanrı’nın sınırsız lütfuna ve sadakatine güvenmeye teşvik ediliyoruz.

Sonuç: Rabb'e Sadakat Çağrısı
Hoşea 1:2, ilk bakışta rahatsız edici gelse de, aslında Tanrı’nın halkına olan müthiş sevgisinin ve kurtarıcı lütfunun derin bir ifadesidir. Bu ayet bize, günahın ne kadar çirkin olduğunu, Tanrı’nın sadakatsizliğimiz karşısında ne kadar acı çektiğini ve aynı zamanda O’nun bize olan değişmez sadakatini çarpıcı bir şekilde gösterir. Tanrı, Kendi halkının kalbini geri kazanmak için her şeyi yapmaya istekli olan bir “Eş”tir.

Sevgili kardeşler, bu vaazdan çıkaracağımız en önemli ders şudur: Tanrı’nın sevgisi, bizim sadakatimize bağlı değildir. Biz düşsek de, O bizi kaldırmak ister. Biz sapıtırsak da, O bizi geri çağırmak ister. Soli Deo Gloria (Yalnız Tanrı’ya Yücelik), bu gerçeğin bir ifadesidir. Çünkü kurtuluşumuz, restorasyonumuz ve yaşamımız, tamamen O’nun büyük lütfunun eseridir.

Öyleyse, kendi hayatımızda Rab’den uzaklaşmamıza neden olan her türlü “ruhsal fahişelikten” tövbe edelim. Ve sonra, Mesih İsa aracılığıyla bize sunulan Tanrı’nın sınırsız, şefkatli lütfuna güvenelim. O’na olan imanımızla, O’nun Sözü’ne sadık bir yaşam sürmeye karar verelim. Günlük hayatımızın her alanında Tanrı’yı yüceltelim ve O’nun adını onurlandıralım.

Unutmayın ki Rab, sadakatsizliğimize rağmen bizi geri kazanmak isteyen bir aşıktır. Bu sarsıcı sevgi, bizi O’na daha da yaklaştırsın. Amin.

Soli Deo Gloria

(29 Haziran 2025)


Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam2
Toplam Ziyaret24260